20 Şubat 2019 Çarşamba

Yeni Usul Dolandırıcılık ; Kitap Yayınevleri

Her geçen gün bir yenisi eklenen dolandırıclıkta başımdan geçen bir olayı sizinle de paylaşmak istedim.
DİKKAT MAĞDUR OLMAYIN!


Bu yazıyı okuyorsanız eğer  büyük ihtimalle dolandırıldınız, buraya konu hakkında araştırma yapmaya geldiniz  ve doğru yerdesiniz nasıl başa çıkabileceğinizi adım adım  sizlere anlatacağım.

Öncelikle beni dolandıran kurum Sespa Yayınevi'ydi. Bunun gibi daha bir sürü yayınevleri de var arkadaşlar.Bu yayınevleri bir şekilde sizin iletişim bilgilerinizi öğreniyor ve sizlerle iletişim kurup telefondan randevu alıp görüşmek istiyorlar, eğer kabul ederseniz vay halinize :)
Büyük ihtimalle kitaptır ne zarar gelebilir ki diye düşünüp kabul edenler olmuştur benim gibi.

Kabul ettikten sonra,
Randevu için ertesi gün çalıştığım kuruma geldiler ve bana katalogdan kitaplar ve eğitim setlerini tanıttılar. Hiçbirini beğenmediğimi dile getirdim ve istemediğimi söyledim. Lakin o kadar güzel ikna kabiliyetleri vardı ki yaklaşık iki saatlik sohbetin ardından ben kitapları satın almaya razı oldum. İstemediğim takdirde iade edebileceğimi 15 günlük cayma sürem olduğunu belirttiklerinde gelen rahatlama hissiyle otokopili sözleşmeyi imzaladım. 

Sancılı süreç burdan sonra başladı tabi...
Gitmeleri ardından kitapları biraz inceledim hepsi korsan saçma sapan kitaplardı. Ertesi gün iletişime geçtim  ve beğenmediğimi,gelip almalarını belirttim.Beni sürekli olarak geçiştirdiler yarın,yarın,yarın derken benim de sabrım tükendi amaçları o 15 günlük cayma süresini doldurmaktı.Bu süre zarfında sizleri pes ettirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bende verip kurtulayım artık kafasındaydım ama son konuşmada bana edilen hakaretlerden dolayı tüm fikirlerim değişti.

Aramayı bırakın !
Ne demişler söz uçar yazı kalır, direkt olarak caydığınıza dair bir yazı yazıp iadeli taahhüt olarak taraflarına gönderin.Gönderildiğine dair size bir belge gelecek lütfen onu kaybetmeyin çünkü elinizde olan tek belgeniz o olcak bu aşamada. 

Bir kaç ay rahat nefes alabilirsiniz ama ne yazık ki henüz kurtulamadınız. Size avukat tarafından bir zarf gelecek  amaç göz korkutmaktır. Korkmayın ve korkutan taraf siz olun.
Sizin elinizde kapı gibi belgeleriniz var zaten. 
Bu aşamada belgelerinizi ve kitaplarınız alın ve iş yerlerine gidin. Ben direkt gitmemiştim arkadaşlar araya polis sokmuştum , eğer tanıdığınız varsa sizde devreye sokun derim, hem gözleri korkuyor hem de size karşı olan üslupları bile değişiyor.  Gittiğinizde ise lütfen sözleşmenin diğer nüshasını alın eğer sözleşmeyi vermemeye direnirlerse sözleşme üzerine feshedilmiştir yazdırın ve taraflarından borcunuz kalmadığına dair bir kaşeli belge (ibraname) isteyin.

 Ne yazık ki bazı şeyler yaşanmadan bilinmiyor bu sayede iyi veya kötü bir tecrübe edinmiş olduk.

Hadi geçmiş olsun :)



16 Şubat 2019 Cumartesi

Peki Benim Şahsiyetim Ne Olacak ?




CİNSEL İSTİSMARA SESSİZ KALMA!



2018 yılına damga vuran,Haluk Bilginer ve Cansu Dere'nin rol aldığı Şahsiyet dizisinin konusu yaklaşık 10 yıl önce Siirt'te yaşayan iki kardeşin başından geçen olaylarla benzerliği fazlasıyla dikkat çekiyor. Dilerseniz kısaca dizinin  konusundan bahsedeyim size.


Dizide geçen olay küçük bir kızın, kasaba sakinleri(polisi,hakimi,avukatı,esnafı,yaşlısı,genci) tarafından cinsel istismara uğrayıp yaşadıklarına katlanamayarak sonucunda intihar ettiği bir olaydı.Sonrasında bu olayı kasaba halkı hiç açmamak üzere kendi aralarında örtbas etmektedir.Fakat aradan yıllar geçmesine rağmen olayın kapatılmasını istemeyen adli memurluktan emekli olan Agah Efendinin tutuklanmayan ve cezasız kalan bu insanlardan o küçük kızın intikamını almasıyla olayın şekli değişmektedir.

Gelelim Siirt'te yaşanan bu akılalmaz olaya...

Siirt'te yaşayan ilköğretim öğrencileri olan 14 ve 16 yaşlarındaki iki kız kardeşin başından geçen insanlık kavramını sorgulatan olay...


Her şey küçük kız kardeşin rehberlik öğretmeni ile konuşmasıyla başladı.Okul müdürünün cinsel  taciz de bulunduğu şikayetiyle olay polise yansıdı.

Araştırmaya koyulan emniyet ve savcılık  yedi çocuklu bu ailenin  büyük oğlunun devam eden  bir kayıp başvurusu olduğunu görmüştür.Bir sonuç alınamadığından yeni soruşturma olan cinsel istismar soruşturmasına yoğunlaşılmıştır

16 yaşındaki bu küçük  kız ilk olarak 5.sınıftayken tecavüze uğramış ve bunun üzerine korkudan sesini çıkartamamıştır. Bu durum zamanla köy halkı arasında kulaktan kulağa duyulmuş ve akıllarınca krizi fırsata çeviren köy halkı bu küçük kıza ve diğer kız kardeşine defalarca cinsel istismarlarda bulunmuştur.

Aynı zamanda mağdur olan kız kardeşler gibi yine o okulda okuyan cinsel istismara uğrayan kızlar da tespit edilmiştir.

Kimler mi ? 

Siirt'in esnafı,hacıları,dedeleri,polisi,askeri,okul müdürü,sınıf arkadaşları kısacası 7'den 70' e herkes bu olayın içindeydi yaklaşık 100 insan müsveddesi bu küçük kızlara cinsel istismarda bulundu.Halk bilmesine rağmen bu olaylara tepki göstermedi. Savcılık ve emniyete başvurulduktan sonra bile olay hakkında konuşulmadı olay gizli soruşturma olarak yürütüldü sebebi ise Siirt'in şahsiyeti kötüye çıkmamalıydı.Peki ya bu küçük kızların şahsiyeti ?

Sonuç olarak kızlar devlet koruması altına alınıyor ve 100 şüpheliden sadece 16 kişi tutuklanıyor. 


14 Şubat 2019 Perşembe

Dünden Bugüne Kitle İletişim Araçları


Merhabalar,öncelikle sizi tanımak isterim,bana kenidinizi kısaca tanıtır mısınız?
-Adım Reyhan,61 yaşındayım,İstanbul doğumluyum,iki çocuk annesiyim ikiside kendi hayatlarını kurdu şu an bana eşlik eden bir kedim var.

Sizi tanıdığıma çok memnun oldum izninizle size birkaç soru sormak istiyorum.
-Sorabilirsin tabi.

Günümüzde ki radyolarla , eski radyolar arasındaki fark neydi sizin için?
-Şu an kullanılan radyoların istediğin zaman yayın verebilmesi, birçok kanala sahip olması ve frekans farklılıkları en büyük farklılıklardı diyebiliriz.Bununla birlikte büyük ve ağırdı taşınması da bir hayli zordu.

1960'lı dönemde radyo akışı nasıl oluyordu ?
-Zaten tek bir kanalımız vardı o da TRT 1' di ,gün içinde müzik,eğitim,radyo piyesleri ve haberler yayınlanırdı,00:00'da yayın akışı İstiklal marşı ile son bulurdu.

Severek takip ettiğiniz programlar nelerdi?
-Ertürk Yöndem'in yaptığı programları severek takip ederdim ,en keyiflisi ise kuşkusuz radyo piyesleriydi.

Radyoyla tanışmanız nasıl oldu ?
-Bu tarz anıları çok duymuşuzdur hepsi gibi bende çocukken  radyonun içinde insanların olduğunu düşünürdüm ta ki içini açıp kurcalayana kadar :)

Günümüzde internet,sosyal medya bir bağımlılık olmuş vaziyette, o dönem de aynısı radyo için de geçerli miydi ?
-Bizde başlama saatine yakın sabırsızlıkla beklerdik takip ettiğimiz programları ama bu durum gün içine yansımazdı geri kalanında günlük işlerimizi yapardık.

Bazı önemli olayları burdan duyduğunuzda nasıl tepkiler veriyordunuz mesela ilk defa kitle iletişim aracıyla duyulan 1960 darbesini duyduğunuzda nasıl tepki vermiştiniz?
-1960 darbesini hatırlayamayacak kadar küçüktüm ama 1980 darbesini hatırlıyorum. Radyodan duymuştum  o dönem televizyon vardı tabi ama her on evden birinde vardı.Gelelim soruya ülkenin  siyasi gidişatından güzel şeyler olmayacağı belliydi, açıkçası çok şaşırmamıştım ama herkes gibi korku ve paniğe kapıldım.

Biliyorsunuz ki günümüzde haber kanallarında kısıtlanmalar oldu radyoda da kısıtlanmalar yaşanıyor muydu?
-Bu kadar kısıtlanmalar yaşanmamıştı, zaten RTÜK 1900'lü yılların başında kurulmuştu ve ortada bu konuyla ilgili bir yasa da yoktu.


Eskiden gençlerin radyodan birbirlerine şarkı armağan ederek duygularını belli ettiğini duymuştum size de armağan edilen bir parça olmuş muydu, paylaşmak ister misiniz?
-Olmamıştı ama o dönem için güzel bir jestti.

Biliyorsunuz ki günümüzde haberleri,şarkıları,dizileri görselleriyle izliyoruz sizin döneminizde radyodan dinleniyordu o sırada olan olaylar,figürler sizin hayal gücünüze yaratıcılığınıza kalıyordu,bu durum teknolojinin ilerlemesiyle bize kalan yaratıcılık kısmını kaldırdı bununla kalmayıp insanlar öğrenmek istediği şeyleri artık iletişim kurmadan fikir alışverişi yapmadan  internet yardımıyla halledebiliyor bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
-İnsanları kolaya alıştırdılar bu kadar kaynak el altında olunca insanlar zaman kaybetmeden öğrenip işlerini hallediyor ve her işin bu şekilde halledilmesini istiyorlar, bu duruma alıştıkları için de artık toplum olarak sabırsızlaştık ve tahammülsüzleşmeye başladık,iletişim kurmakta da sıkıntılar yaşıyoruz ne yazıkki.


Son olarak bize söylemek istediğiniz bir şey var mı ?
-Teknolojinin sizi esir almasına izin vermeyin boş vakitlerinizde size faydası olacak meşgaleler bulun derim .

Size bu güzel ve keyifli sohbet için çok teşekkür ederim.
-Rica ederim umarım yardımcı olabilmişimdir.


Nazlı Ilıcak'a Dair

   Nazlı Ilıcak 1944 yılında, Ankara’da siyasetçi Muammer Çavuşoğlu ve İhsan hanımın kızı olarak dünyaya geldi.Eğitim hayatına TED Ankara ...